5 Haziran 2009 Cuma

Uzaklarda..Türk Okulları

Ardan Zentürk - Star Gazetesi

Yazar-çizer olmanın zor dönemi... Memleket ‘mahallelere’ bölünmüş, ‘ara bölgelerde’ herkes tam siper birbirini takip etmekten doğru dürüst işini yapamaz hale gelmiş durumda...Biz, devletin parasız yatılı yatakhanesinden yetiştiğimizden, ‘bizim mahalle-sizin mahalle’ laflarına pek aklımız ermiyor...‘Yatakhane çocukları’nın kültüründe arkadaşlık-kardeşlik duygusu her türlü siyasi-ideolojik yaklaşımın ötesinde bir kavramdı bizim devrimizde... Sabahlara kadar o küçük yaşımızda tartışırdık memleket için ama ‘öteki’ kavramını bilmeden büyüdük...Şimdi bakıyorum, ‘mahalle yazarı’ yer değiştirdiğinde herkes ayakta... Yeni bir ‘mahalleli’ devreye girdiğinde sanki Türk kültür yaşamının yeni cengaveri arenaya çıkmış gibi...Tuhaf... Biraz da sakil...Yazarlık, gazetecilik, editörlük gibi ‘kişisel yeteneklere’ dayalı bir iş alanını bu ölçüde hizipleşmeye açık tutmak, ‘sıradanın’ yüksek prim yapmasına da neden olabilir...Bütün bu uzun girişi neden yapıyorum...Benim mahallem yok... ‘Öteki’ler diye bir kavramlamam da...Bu nedenle, Türkiye’nin sesini, nefesini, rengini, kültürünü dünyanın en ücra köşelerine taşıyan Türk Okulları’ından söz ettiğimde ‘görünenin dışında hiçbir amacımın ve bağımın olmadığı’ bilinsin isterim...Zaten bunu da en iyi, beni tanıyanlar bilirler...Çok önemli bir yapılanmaGerçekleştirilen ‘Türkçe Olimpiyatları’ aslında, iğne ile kuyu kazar gibi, büyük bir sabır ve zorluklara katlanılarak yürütülen çalışmaların Türkiye açısından ne ölçüde stratejik boyutlara uzandığını göstermesi bakımından önemlidir...Son iki yıldır, gittiğim her bölgede bu okulları ziyaret etmek için zaman ayırmaya çalışıyorum. Sağolsunlar, heryerde de büyük bir misafirperverlikle karşılıyorlar...Zaten, içinizde bu ülkeye dönük minicik bir bağlılık duygusu varsa, Senegal Cumhurbaşkanı’nın torununun ‘Ilgaz Anadolu’nun sen yüce bir dağısın’ şarkısını tertemiz bir Türkçe ile söylemesi karşısında gözlerinin nemlenmemesi mümkün mü?Irak’ın kuzeyindeki Kürt çocuklarının, Saraybosna’da savaşın acı anılarını gömmeye çalışan genç kuşağın, Afrika ve Asya’nın en uzak noktalarındaki çocukların Türkiye ile gönül bağlarını kurmak kolay iş mi?Ama mütevazi yaşamları, gencecik aileleriyle gittikleri her ülkenin kültürüne tam uyum sağlayan yüzlerce öğretmen, bugün bunu başarıyor...Türkiye’nin görünmeyen boyutuLiseden arkadaşım, akademisyen dostumun anısı ne güzel: ‘Manas Üniversitesi’nde görevliydim. Kırgızistan-Çin sınırında Karakol denilen bir kent var. Tek başıma görevle gitmiş çalışma yürütüyorum, içime gurbet çöktü. Baktım orada bir Türk lisesi, kapıyı çaldım, ‘Tanrı misafiri kabul ediyor musunuz’ diye sorup girdim içeri. O saatten sonra üşenmediler, kuru fasulye-pilav pişirip önüme koydular. Ama ne servet!..’Aslında üzerinde konuştuğumuz, Türkiye’nin bir küresel güç olma yolundaki en önemli yapılanmasıdır.Dünyanın özellikle gelişmekte olan bölgelerinin yarın önemli yöneticileri olmaya aday çocukları Türkçe bilerek ve daha da önemlisi, Türkiye ile doğrudan gönül bağı kurarak yetişiyorlar.Konu, ülkenin yüksek menfaatlerine gelip dayandığında siyasetin labirentlerinde dolaşmaktan hiç hoşlanmam... Asıl olan millettir...Bu yazıyı yazarken, dünyanın en geri kalmış yörelerinde gencecik eşleri ve minicik çocuklarıyla görev yapan, çocuklarını eğittikleri milletlerin yokluklarını paylaşan o, inanılmaz özverili ‘muallimler’ ve ‘muallimeler...’‘Radikal başkentlerin’ kan, gözyaşı ve çatışma ektikleri Müslüman coğrafyasının ‘güler yüzlü çocukları...’
samanyolufanları.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder